KAŞGARİ’NİN IŞIKLARI
Şubat’ın hüznünde savrulur durur şimdi gönlüm Kaşgârî yokuşunda döner durur başım… Fecrinden açılınca demir bir kapı, Yüzükoyun kapısında sürülür yüzüm… Sakın “vakti” gelmedi demeyin!
Şubat’ın hüznünde savrulur durur şimdi gönlüm Kaşgârî yokuşunda döner durur başım… Fecrinden açılınca demir bir kapı, Yüzükoyun kapısında sürülür yüzüm… Sakın “vakti” gelmedi demeyin!
Ömür dediğimiz şey: “Bir dalda kuru yaprak, son durak kara toprak.” demişlerdir. Yoksa siz duymadınız mı Mustafa Dede’nin feryadını? “Haticem gidince” diyordu bir kameraya bakıp da gözyaşlarını dökerken: – Hatice’m […]
Mahallemizin küçük bir tepesi vardı. Şöyle yüksekçe… Sanki bir bina kondurmayı unutmuşlardı üstüne. Annem ve komşuları yürürdü en yüksekteki bir düz alana.