DUA
Lûtf-ü ihsân eyledin nîmetin büyüğünü, Ziyâfet sofrasından aç kaldırma yâ Rabbî… Ruhûmu inletirken binbir şeytan düğünü, Yunduğum bataklara sen daldırma yâ Rabbî…
Lûtf-ü ihsân eyledin nîmetin büyüğünü, Ziyâfet sofrasından aç kaldırma yâ Rabbî… Ruhûmu inletirken binbir şeytan düğünü, Yunduğum bataklara sen daldırma yâ Rabbî…
Ne yapsam, nere gitsem derdim derman bulmuyor Gönlümdeki tutukluk silinmiyor Sultânım Dola koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor Bin yanımda bin dertle, gülünmüyor Sultânım
Sofralara baş tâcı, tayyip, enfes bir rızık, Yedi neslime miras, tükenmeyecek azık, En derin yaralara hekim, tabib-i hâzık… Kültür, sanat ve tarih, edebiyatla dolu, Gelişin şu âleme hoş safâ DÎVANYOLU.
Kimi, kim bilir nereye giderken farketmiş… Kimi, rızık için yola çıkmışken rastlamış ve rızkı bilmiş… Kimi farketmesine rağmen, şüpheci gel-gitlerden sonra ancak gelebilmiş…
Bazıları “zorların adamı”dır… Buraya kadar tamam da, bu bazılarının zorların adamı olması, diğer bazılarının da “zorlukları çıkarmanın adamı” olmasını mı gerektirir?
Bazı haksızlıklar, bazı haksızlar tarafından öyle pişkince yapıldı ki bu dünyada, haksızlığa uğrayan dahi haksızı haklı sandı!
(Dîvanyolu Dergisi’ne…) Yangın yerinde gülşen, çöl ortasında vahâ, Çin yurdunda kırk yiğit ve başında Kür-şâd’ım…
Zümrüd-ü Anka’mız uçup giderken, Bakakaldık şaşkın-mahzun, ardından… Lisân-ı hâliyle vedâ ederken, Teselli aradık hâtıratından…