Rengârenk, esrarengiz, davetkârdı Fas, ve diğer ifadesiyle adı Fes’ti; İÇİMİZE ÇEKTİĞİMİZ HOŞ BİR NEFESTİ
17 Aralık 2016Kuzey Afrika’nın batı köşesinde bir
ülke hayal edin. Karşısında heybetli
Avrupa Kıtası, bir tarafında Atlantik
Okyanusu, diğer yanı ise Arap ülkeleriyle çevrili.
Fas sultanlığının ilk başkenti ve bir saltanat
şehri olan Fas’tan bahsediyorum tabii ki.
Nihayet o gün gelmişti; yaklaşık 32 milyon
nüfusa ve 447.000 km yüz ölçümüne sahip
bir ülke olan Morocco, yani nam-ı diğer Fas
gezimiz için Sabiha Gökçen Dış Hatlar Terminali’ndeydik.
Yoğun kontroller sonrası biz
üç kafadar, saatler 01:15’i gösterirken uçağa
bindik ve birazdan havalandık. Şimdi heyecan
içinde (yaklaşık dört buçuk saat sürecek) yolculuğun
bitmesini bekliyordum. Türkiye’ye
göre (yerel saat iki saat geri) 05.30 sularında
Casablanca’daki Muhammed V havalimanına
inmiş bulunuyorduk.
4 saat süren Fes yolculuğu
Biraz küçükçe olan alana doğru ilerleyip
bir takım pasaport kontrollerinden geçtikten
sonra bagajlarımızı almak üzere yola koyulduk.
Bu arada yanımıza bir miktar bozukluk
almak için döviz bürosuna uğradık. Yaklaşık
olarak 10 dirhem 1 Euro’ya denk geliyordu,
yani Türk lirası olarak 3.5 TL denebilirdi.
Havalimanının altında bulunan tren garına
doğru yola çıkmıştık ve saat 6’yı gösterirken
Fes’e gidecek ilk trene binmiştik bile.
İkinci sınıf koltukların dolu olacağını düşünerek
(ve biraz da dinlenmek istediğimiz için)
biletimizi birinci sınıf yolcu olarak kestirdik.
Kişi başı 238 dirhem para ödeyerek, 4 saat sürecek
olan yolculuğumuza böylece başlamış
olduk.
Yazının tümü basılı dergimizde! ABONE olmak için lütfen TIKLAYIN
Etiketler: Ebrar İlknur Arvasi