Çılgınlığın kısa tarifi
En büyük çılgınlık, derler… Her gün aynı şeyi yaparak, farklı so- nuçlar beklemektir!.. Bu cümle, bir dünya şifresidir ve her ülkenin başaranları tarafından bilinir. Üstelik hayattaki her şey için de […]
En büyük çılgınlık, derler… Her gün aynı şeyi yaparak, farklı so- nuçlar beklemektir!.. Bu cümle, bir dünya şifresidir ve her ülkenin başaranları tarafından bilinir. Üstelik hayattaki her şey için de […]
Mustafa Necati Özfatura, 1930 yalında Bursa’da doğdu. 1950 yılında Hava Harp Okulu’ndan topçu subayı olarak mezun oldu. 1960 yılında ABD’ye gidip füze okulunda eğitim altı.
Mehmet Atalay Bey’in Genel Müdürlük görevini yürüttüğü Basın İlan Kurumu tarafından; kalıcı bir eser ortaya çıkarıldı. Basın Bayramı anısına bir “Koleksiyon Nüshası” olarak hazırlanıp basılan 144 sayfalık bu dergi çok […]
Yaz günlerinin en önemli etkinliklerinden biri de elbette Kariyer Zirvesi idi. Dokuzuncusu düzenlenen Kariyer Zirvesi’ni ülkemizin önde gelen vakıf, dernek ve kuruluşları destekledi
Siz hiç suda yansımanızı gördünüz mü? Yüzünüzün değil, “kendi”nizin… O gün Divanyolu Maviler’den birçoğumuz Muammer Erkul’a yol arkadaşı olmak ve Divanyolu’na eşlik etmek için oradaydık. Üstelik ben ilk kez adım […]
O “Masal” Memleket Neresidir? “Hatırladıkça burnunda tüten ve uzak kaldıkça özlediğin yer senin memleketindir” diyen Muammer Erkul için Beykoz daha da çok şey ifade eder.
O gün… Seni göremediğim o gün, önüne koyamadığım / ellerine veremediğim gülleri gönderdim sana; Canına diken batmış sarı bir güvercinle!..
“Adam, sanki kırk yıllık düşmanından intikam almak üzere fırsat bulmuş gibi üzerime yürümüştü. Öyle ikaz falan değil. Olanca öfkesiyle saldırmış, sille tokat var gücüyle vurmaya başlamıştı.”
“O esnada bir ikrâm geliyor… Kırk yıl hatırı olan bir fincan kahve ikrâmı… Önümüzde bembeyaz dantelle süslenmiş bir fiskos masası… Masallardaki gibi. Bana sunulan kahveyi alıp fiskos sehpasına bırakacağım. Ama […]
Hacca gitti ve ahir ömründe namazını bıraktığı görülmedi. Öyle ki, seccadesiyle gezerdi. “Yaşayan en önemli şair” sıfatı ile vefat etti. Sevenlerinin gözü yaşlıydı, çünkü onu omuzlarına alamadılar… Tören kıtasındaki askerler […]
Pek çoğumuz “Bekir Sıtkı Erdoğan’ın yaşadığını” işitince şaşırmıştık. Çünkü okul kitaplarımızda şiirlerini okuyor, hatta klasikleşen şarkılarını dinliyorduk.
Sizinle tanışalı çeyrek yüzyıl oldu. İlk gördüğüm günden beri aynı kalem doğruluğunda, düzeninde ve kutluluğunda kaldınız, hiç değişmediniz. Kaleme değer verir, kelâma kıymet biçerdiniz.
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı, Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş. Aman karanlığı görmezin gözüm, Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş…
Sustu, Another Life gazinosu. Sustu, şarkılar. Paletimde renk sustu, fırçamda şekil… Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde, Sustu, Peramos’un mazgallarından Şehre pancur pancur dökülen arya.
Cumhuriyet devri edebiyatımızın üç önemli Ahmet’i vardır biliyorsunuz. Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer ve Ahmet Muhip Dıranas. Ben Ahmet Hamdi Tanpınar’la tanışamadım. Yüksek tahsilimi Ankara’da yaptım. O İstanbul Üniversitesi’nde […]
Güneş, Kılıç Kayası’nın yarığından bir çıngı gibi sıçramıştı ovaya. Sabahın sarı ışıkları, ovada bir yılan gibi kıvrılan derenin sırtını okşarken; karşı yamaçlar sabahın buğusundan henüz yeni soyunuyorlardı…
1948 baharıydı. Kasabada zor bulunan kiralık evlerden birisi de bizimki. Hanayımızın üst katını 10 lira aylıkla kirâladık. Nazmi Bey orman mühendisi. (Sorunca masa memuruyum diyor)
-Yalanı yalan yapan şey nedir? Söyleyenin inanmamasıdır. – Yalan bir psikolojik kaçış olabilir mi? Bazı kişiler sadece ilgi çekmek için çok renkli hikâyeler uydururlar. Hedefleri zor bir durumdan kurtulmak veya […]
Mesaj, yazarın yazısındaki üslup maharetini de sınayan, temayı destekleyen vazgeçilmezlerden muhakkak. Metin içinde gözü yumruklarcasına sırıtanların değil,
Amerika’ya gelen ilk Kızılderililerin dini “Şamanizm” idi. Sonradan gelenler ise (çoğunluk) Müslüman idiler. Meksika’nın ilk sakinleri “Aztekler” Türk asıllı idiler. Peru’daki “İnkalar” Türk asıllıdır.
Bazı insanlar kendi kendilerini kandırmanın ustasıdırlar. Kişilikleri kayar sanki… Kendilerine bir rol biçerler ve bu role inanırlar. Kişiliklerini kabul edilebilir ve edilemez diye ikiye ayırırlar.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun (1299) 700. yılına… Sen gittin ey Sultan’ım âlemde elem kaldı Altın kubbelerinden geride alem kaldı Söğüd’ün yaylasını uzattın Viyana’ya Çizdiğin haritadan elimde kalem kaldı
Akıllı olan ve buluğ çağına giren erkeğin ve kadının birinci vazifesi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarında yazdıkları iman bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır.
Zünnun-i Mısri hazretleri, bir gün dere kenarında abdest alıyordu ki biraz ötede bir kadın ilişti gözüne. Bir kerecik ona baktı. Sonra kapattı gözünü.
Onunla on bir yıl önce yardım dağıtımı ve program çekimleri için Gaziantep’e giden Deniz Feneri ekibi tanıştığında iyi bir hikâye ile karşı karşıya olduklarını fark etmeleri zor olmamıştı
Daha mutlu, daha zekî, daha etkileyici olmak için yazmak Yazmak, sadece kelimeleri peşpeşe dizmek değil. Sayfaları doldurmaktan daha fazla bir şeydir. Kimine göre, düşünceleri arındırmanın ana yollarından biridir
-Bir babanın isyanı- Psikologum söyledi, ondan dinledim: “Çocukların dünyasına inmeli… Onlarla diyalog kurabilmek için, Onları övmeliymişim.”
Tâa gençliğimden beri Türkistan sevdalısıyım. Öyle ki, o yıllarda “Taşkent, Semerkant, Buhara” der dua ederdik. Misal olarak Osman Yüksel Serdengeçti’nin Türkistan için yazdığı “Ağıt” şiirini gözyaşı ile okurduk…
Kalbimin ellerinden tutar mısın yâr? Ne düşmeme izin ver, ne üşümeme… Ey yâr! Sükut, kızgın demire verilen su gibi çelikleştirir kalbi. Seven bir yüreğin sevdiğine susması mümkün değil ki… Kalbimdeki […]
Sen benim gökyüzümsün ey can! İçinde gezip tozduğum, hâlden hâle geçtiğim. Kendimden geçip sende karar kıldığım.
Söz sanatı sözlerden sırça saray yapmaktır, Sözü güneş, sükûtu mehtaba ay yapmaktır.
İlim Böyle Sevdirilir Osmanlı’da bir çocuk 4 yıl, 4 ay, 4 günlük olduğunda, muhteşem bir merasimle, hediyelerle, dualarla, komşularının tebrikleriyle ilim tahsiline başlar, talebe olarak ilk defa muallim karşısında diz […]
-Merhaba. -Sen ne diye geldin buraya! Çık git odamdan! -Ne bağırıyorsun? Annen söyledi buraya gelmemi, öbür odalar çok dağınıkmış. Hem, ben senle birlikte oynamaya geldim. -Benle birlikte oynamaya mı? O […]
Yetti gayrı canımıza be derviş Yetti kanadını yolduğun kuşlar Neden bunca hendek bunca yokuşlar Yel eser yol menziline gidermiş
Köydeyim, şehrin gürültüsünün, hızının ve renginin dışında… Yaz yağmurlarının ardından Eylül de ortalığı silip süpürecek bir ıslaklıkla geliyorum der gibi…
Adımlarınız, düşünceleriniz, hayatınız nerde? Uyudunuz ve uyandınız. Kulağınızda yaşadığınız şehrin sesi, burnunuzda evinizin kokusu;
Köydeyim, şehrin gürültüsünün, hızının ve renginin dışında… Yaz yağmurlarının ardından Eylül de ortalığı silip süpürecek bir ıslaklıkla geliyorum der gibi… Ağustos, yağmuruyla daha bir bakılası ve daha sarı, daha güneş… […]
Güvenmek, gittikçe vahşileşen ve acımasızlaşan, adetâ Hobbess’ın öğretilerinde uygun adım yürüyen insanlığın seyrinde, güvenli bir limanda soluklanmak gibi…
Toplumda üzülerek müşahede ediyoruz ki; insanlar kendileri ile barışık değil. Adeta bir ateş topu halindeler, tabi bazı larını tenzih ederim.
‘Gölgeler niye uzuyor ki içimde?’ diye sorabilirsin. ‘Yüreğim kadar açık bu havada, bulutlar da neyin nesi? Ve hüzünler, yalnızlık kokan kollarıyla neden sardı şimdi beni?’
Yüreğimin sahillerine gözyaşlarım vuruyor. Yarım kalmışlığım da sensizlik, sensizliğin her kuytusunda bensizlik ve hepsine sebep hasretin var.
Eğreti bir semaver yakacaksın masanın dibinde, fırından yeni çıkmış mis gibi köy ekmeği katık olacak çaya, rüzgâr vuracak yüzüne sen üşüyeceksin, çaydan bir yudum alıp bardağı avucunun içinde tutacaksın ısınmak […]
İnsanı sevgilerde anlatabilmek için, sevgiyi doğuran toplumdan yola çıkılmalı. Toplum, insan karşısında bâki kalmak için yıllar süren denemeler sonucunda en etkili silahını keşfeder ve insan üzerinde kullanmaya başlar: ruh ve […]
Hüzün, insanî bir duygudur ve özümüze aittir. Hüznü en çok şairler yakıştırdı bize. Mısralarında, bu duyguyu ince ve zarif şekilde kaleme alıp yüreklere seslendiler.
Rasim Özdenören, öykü ve denemeleriyle tanınıyor. Yaşayan, Yedi Güzel Adam’dan biri olan üstad, toplum hayatının işleyişini eserlerinde İslâmî perspektiften yansıtmaktadır.
“Kızlar Aman” edebiyat dünyasının bundan sonra ismini daha sık duyacağı Rasim Elibol’un ilk kitabı. Babıali Kültür Yayıncılık tarafından yayımlanan eser Eylül ayında okuyucuyla buluştu.
Her zaman fazla oldu söyleyemediklerim,söyleyebildiklerimden!.. Her zaman; bir bilinmez lisandaki çözülmez şiirleri koklayıp, hissettirmeye çalıştım sana…