Bir Saçmalık
Gürbüz Azak SAÇMA sapan bir şey sormak istesem şöyle derdim: – Niçin Şili’ye gitmiyorsunuz? Veya: – İlk kaplumbağayı ne zaman gördünüz? Öyle demeyin, bāzen saçmalıklar işe yarayabilir, hattâ ekol bile […]
Gürbüz Azak SAÇMA sapan bir şey sormak istesem şöyle derdim: – Niçin Şili’ye gitmiyorsunuz? Veya: – İlk kaplumbağayı ne zaman gördünüz? Öyle demeyin, bāzen saçmalıklar işe yarayabilir, hattâ ekol bile […]
Gürbüz Azak BİR şehrin zenginliği nereden belli olur? Lôkanta ve otel bolluğundan, yollarının, evlerinin bakımlı oluşundan, yeşil alanlarının çokluğundan. Başka? Gençlerin giyiminden. Daha başka? Çöplüğünden. … Doğru dedim. Hangi çöplükte […]
İlle de; halk pasaklı, düşüncesiz insanımız cāhil diyecek ve zevkleneceksiniz. Ve de yıllar yılı milleti küçümsemekten yorulmayacaksınız.
Gürbüz Azak Gālibā anlatmıştım. Seneler önce Acıpayam’da 4-5 yaşlarında bir komşu çocuğu. Adı, Rıfat… Her rastlayışta sorardım: – Rıfat, büyüyünce ne yapacaksın? Hep aynı cevābı alırdım: – Delirip dağlara çıkacağım. […]
Bir kere her siyāsetçi hepimizden daha cesur ve inadına acardır. Kendilerine aşırı derecede güvenlidirler.
KİMSE gücenip kırılmasın. Açık söylüyorum, her şey herşeyden daha önemlidir. Öyle de olmalı.
Siz hiç, üç çocuklu gepegenç bir itfāiyecinin baştan sona alevler ve sular içindeki yaşayışını, yangınlarla yanyana ihtiyarlayışını gördünüz mü?
Mehmet Niyāzi hep usul yaşadı, sessiz gezindi ama; yazdığı eserlerde gayretinin, hasretlerinin, iddiālarının gümbürtüleri duyulur.
Gürbüz Azak AYIP, yakışıksız, çirkin bir hâl. Sāhi neden ölüleri bunca severiz de diriler umurumuzda olmaz? Ya da sevmek için ne diye bazılarının ille de ölmesini bekleriz? Sait Faik’i öldü […]
Gürbüz Azak NE derse desinler, duyasım gelmez. Bunca yıldan sonra edinebildiğim tecrübeler şunu işāretliyor: Aslolan “Yüreği yaralı” adamları bilmek, bulmak ve onlardan nasiplenmektir. İz’âna, irfâna öyle ulaşılıyor. Bu, yüreğinden yaralı […]
Onsekizine yeni basmış bir tıfıl… Hangi akılla bilmem, atlamış Denizli’den trene, Goncalı’ydı, Afyon’du, ve Eskişehir ve Adapazarı, varmış İstanbul’a.
Ahlâk, yönetim, hak, hukuk, adalet, dürüstlük konularında büyük öncü ve yol gösterici sıfatıyla anılmakta.
– Elektrik gözüktüüü!.. Bakın, bakın!
Bakıştık.
A kekliğim gömleciğin gök m’üdü
Hiç göğsünde merhametin yok m’udu
Bu gençlikte ölüm bize hak m’ıdı
Devecilik ve deve üzerine Anadolu’da bol hikâye, dikkati çeken tevātürler anlatılır. Hepsi de ilginçtir, tuhaftır, gariptir
Gürbüz Azak Che Guavera kimdi? Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu neydi? Ve sadece bir mağarada 16 katır yükü silâh bulunduktan sonra neler oldu? * 1970’li yılların başından itibaren yakalanan her teröristin […]
Gürbüz Azak İstanbul’un Etiler Mahallesi’nde, tam da Endonezya Başkonsolosluğu girişine yedi metre mesafede bir ulu ağaç vardır. İri gövdesi, alabildiğine bol ve geniş dallarıyle her bahar koyu yeşil bir heybete […]
Gürbüz Azak 1919 yılındayız, Mayıs’ın 15’i. Tamı tamına 46 Yunan gemisi ansızın İzmir açıklarında gözüktü. Sabah vaktiydi, güneşin doğacağı saatler. Ama gökyüzü kara-gri bulutlarla örtülüydü. Saat 6.30… Yunan gemileri İzmir […]
Gürbüz Azak Kırk yıl önceydi… Bir heves içimi kemirmeye başladı: İki üç varlıklı dostumu ikna etsem, İstanbul’a çok yakın köylerin birinde, şöyle üç dönümlük arazi alsak ne güzel olurdu. Yeşillikler […]
Gürbüz Azak Huyum kurusun, zor beğenen biriyim. Sözgelimi, şöyle tadına vara vara film seyrettiğimi hatırlamıyorum. Işıklar yerinde mi, senaryo cesur mu, dekor ne halde, oyunculuk aksıyor mu, kamera açısı nasıl, […]
Gürbüz Azak Keşkek yediniz mi hiç? Bir tablo, tezhipli bir hüsn-i hatt satın aldınız mı? Gece vakti, usuldan kar yağıyorken bir şehri duymağa, keşfetmeğe çıktınız mı? Hangi gün bir […]
Gürbüz Azak “Şarkı okunmaz, yaşanır!” Söyleyen, büyük usta Mustafa Sağyaşar. Yedi-sekiz yıl önce bir televizyon programında duymuştum. Yerden göğe kadar haklı. Bir besteyi yaşayarak aktaranlara o yüzden “Yıldız” […]
Gürbüz Azak Evet efendim, bir kepāzeliktir gidiyor… Türkçemiz çeyrek akıllı, istikāmetsiz aydınlarca her gün gazetelerde, televizyonlarda katledilmekte. Gören yok; fark eden, üzülüp kahrolan da çıkmıyor. Anlı şanlı yazar ve […]
Gürbüz Azak Diş deyip geçmeyelim. Kimilerinin diş yüzünden başına gelmedik kalmamıştır. Benim mâceram henüz ortaokul yıllarında tıfıl bir çocukken başladı. Kasabamızda diş hekimi yok, o görevi tellal Cemil Dayı […]
Gürbüz Azak Hep söylerim… En, en, en güzel duâ şu boynu eğik yakarıştır: “Ben beni unuttuğum zaman sen beni unutma Yârabbi!” Bu, yumuşak ama ziyadesiyle içten, kısa fakat göklerce […]
Gürbüz Azak TRABZON Araklı ilçesi Keçikaya köyü. Yıl 1964. Yedeksubay öğretmenliğim başlıyor. Artık ilkokul dört ve beşinci sınıfların hocasıyım. Yıllığı kırk liradan, sesli akan genişçe bir dere kenarında ev […]
Gürbüz Azak ZİHİNLERİ yad-yaban cilâlı, öz kültürü içinde Frenk gezgini gibi dolaşan çoğu aydınımız, şu kahırlı milletin estetiğe olabildiğince uzak durduğu vehmindedir. Bu kestirmeci vehimler zaman zaman “Bizler güzel […]
Gürbüz Azak BATI’yı büyük krizler bekliyor. Öyle böyle değil, yirmi otuz yıl içinde ard arda çöken borsalar, yıkılan tröstler, mahvolan ekonomiler görülebilir. Doymak bilmeyen hırsların; interneti, elektroniği “Tanrı” bellemesi […]
Gürbüz Azak Belki duymuşsunuzdur, “Kültür Konseyi” adında sevimli bir kuruluş var. Beşiktaş/ Barbaros Bûlvarında nicedir faaliyette. Amacı; Türk Kültürü, târihi, gelenekli sanatlarımız ve edebiyâtımız üstüne çöken, sinen umursamazlığı kaldırmak, […]
Gürbüz Azak YOL yorgunu kara tren İstanbul’un Haydarpaşa’sına son pufultuyla indiğinde sabahtı. Bir de karşıya baktım ki, ohhooo… Koca şehir bol mıknatıslı bir kâinat. İnsan bu fotoğrafta yitip gitmez […]
1950 öncesi… Kadıköy’de ünlü ve de meraklı bir doktor vardı: Mahmud Atâ Bey. Doktorumuz, her hastaya ne yeyip ne içtiğini sormadan edemez, ille de et yeyip yemediğini duymak isterdi: – […]
Gürbüz Azak “Şarkı okunmaz, yaşanır!” Söyleyen, büyük usta Mustafa Sağyaşar. Yedi-sekiz yıl önce bir televizyon programında duymuştum. Yerden göğe kadar haklı. Bir besteyi yaşayarak aktaranlara o yüzden “Yıldız” deniyor […]
İdris Hilmi Bey’i tanımazsınız. Tıpkı, Kurtuluş Savaşı’nın büyük karakterleri Parti Pehlivan ile Gökçen Efe’yi tanımadığınız gibi. Ama suç sizin değil.
BESİM YAZICI Gövdesi, hevesleri, san’ati ve eğiticiliği ile bir dev adamdı. Benim, lisede resim öğretmenimdi yâni. Anadolu’da her sülâlenin, obanın, kendine has bir nakışı (motifi) olduğunu; heybesinde, kiliminde, hararında, ana […]
YILDIRIM GÜRSES Klâsik mûsıkîmizin bütün makamlarını eksiksiz bilirdi ve asıl hasreti gençlere, kendi öz mûsıkîmizi sevdirmekti. O yüzden eserleri hep hareketli ve heyecan yüklüdür. Batı müziğinin de altını üstüne getirmiştir. […]
SIRRI GÜLTEKİN Sırrı Bey, meğer her cumartesi gidermiş Kınalı’ya. Orada yirmi otuz kedi varmış, sahipsiz. O gün geldi mi, iskelede bekleşirlermiş…
DÎVÂN-I LÛGATİ’T TÜRK Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072 yılında bütün Türk lehçeleri araştırıldıktan sonra Arapça yazılıp Abbâsi halifesine teslim edilen eser. O dönemin Türk dili ve gramerini öğrenme kitabı. Bu çalışmada […]
Selçuklu artık ömrünü tamamlamış, Anadolu bölük pörçük bir dönemde. Moğol darbesinin etkileri hâlâ sürüyor. Türkmen beylikleri içinde Osmanlılar ufak bir ünite, Bursa henüz fethedilmiş iken, yani Orhan Gazi döneminde, Faslı […]
TÜRK ve Osmanlı-Türk medeniyetleri saygı hem de merhamet temellidir. Yaşca büyüğe, rütbeliye, bürokrata, devlet adamlarına, gâzilere, şehidlere, yatırlara, şâirlere, ediplere, sanatkârlara ve de komşulara karşı kesintisiz saygı beslendiği görülür. İyi […]
Her Türk destanı gibi Manas Destanı’nda da müthiş benzetmeler ve tasvir kudretine örnek cümlelere rastlıyoruz. Böylesine renkli, zarif ve sarsıcı söyleyişler; sıra üstü yaman bir kültürün hem de edebî estetiğin […]
Son dönemde bir AVM ve gökdelen istemezliği hortladı. Aynı istemezciler nükleer santraller için de nicedir tepinmede. Yanlış! Dikkat buyurulsun. Her devir kendi gerçeğini yaşar. Gelişmenin, büyümenin, var bilinmenin hepimize dönük […]
ÖNCE şunu belirteyim, Amerikalılar hiçbir ülkeye ve kültüre hayranlık beslemez. Amerika demek zâten kendilerince “Dünya” demektir ki, orada basketbol ligini birinci bitiren takım Dünya Şampiyonu sayılır.
TABİATTA topu topu üç renk var. Sarı, kırmızı ve mâvi. Hepsi bu. Sarı ile kırmızı buluşursa turuncu, mâvi ile sarı birleşirse yeşil, sarı karışmamış kırmızıya (macentaya) mâvi katılırsa mor elde […]
SİZE bir karakter sunacağım. Adam, otelin okuma yazma bilmez çamaşırcı kadınıyla ilişki kurdu. Arkadaşlarını nikâh memuru ve şâhit gibi gösterip, yalancıktan nikâh kıydırıp kadınla evlenmiş gözüktü. Adamın bu çirkin evlilikten […]
TOPLUMLAR hatipler ardına düşer, sonuna kadar da gider. Evet, sâdece hatiplerdir ki, ülke gündemlerine ve geleceğine hükmederler. Her hatip bir liderdir.
Adam, Avrupa’dan beş çuval deterjan getiriyor. Bunları kutulara koyup pazarlıyor, sonra da “Büyük İşadamı” oluveriyor. Toz şurada, kutu burada. Kutula kutula sat.
Tamı tamına on yaşındayım. 1949’a hiç de iyi girmedik. Dizler boyu kar yağdı. Damlardaki karları kürüye kürüye yorgun düşüyorduk. Üşüyorduk… Kasabamız; yarı aç yarı tokluğunda verem illetinden yine canlar yitirdi. […]
Kimse akıl etmezken tuttu, bahçesine yirmi kavak fidanı dikti. Bahçe minik bir akarsu kenarındaydı. Kavağın ne olduğunu bilmeyen kasabalı, “Deli işte, ne olacak?” deyip geçmişti.
1948 baharıydı. Kasabada zor bulunan kiralık evlerden birisi de bizimki. Hanayımızın üst katını 10 lira aylıkla kirâladık. Nazmi Bey orman mühendisi. (Sorunca masa memuruyum diyor)
Yaş otuz… Aylardır bel ağrısı çekiyorum, ıstırap büyük. Öyle ki, fazla oturunca ayağa kalkmakta zorlanıyor, o yüzden eğimli bir mîmar masasında ayakta yazıp çiziyorum.
İnsanı asıl yaşatan hatıralardır. Yazık ki, talihsiz şehirlerimiz bu kıymetleri ve elzemleri fark edemeyenlere emanet edilip duruyor.
Yatak odasında, pencereye bitişik bir güvercin odası vardı. Onları pek sever, her sabah güvercin sesleriyle uyanmaya bayılırdı.
Kırkpınar’da üst üste 27 defâ başpehlivanlık kazanan Kel Aliço, Sultan Abdülaziz’in pehlivanı idi ve sık sık huzur güreşleri de yapardı.
Onu ilk 1962’de tanıdım. Kolalı gömleği, şık bağlanmış kravatı, tiril tiril elbiseleriyle gazeteye uğradıkça dikkatimi çekerdi.
Aman Yâ Rabbi!.. Balkonda bir saksı, saksıda çiçek ve Nisan’ların 13’ü. İşte bugün çiçek açma günüdür. Hafta şaşmıyor, saat bile, ân dahi. Takvimi yok, saati yok…
Adı: Hâlis. Çocukluğunu, Denizli’ye altmış kilometre uzaklıkta, kervan geçmez bir köyde yaşadı. Aslında buna yaşamak denmezdi.
Meksika’dayız. Bir ikindi vakti doktorun telefonu uzunca çaldı. Doktor ahizeyi sinirlice alıp kulağına götürdü: – Buyurun… Evet, benim… Teşekkür ederim… Anlamadım, ne derneği?.. İlk defa duyuyorum.Tamam da ben hiçbir derneğe üye değilim. İnanın, işim […]