Bir minik şeker
Muammer Erkul Çocuklaaaar… Her şeyimiz değil mi onlar? Hele küçük bir oğlan çocuğu görsem ona takılmadan duramam, bu sabah olduğu gibi… “Okula başladın mı sen? Anaokuluna mı gidiyorsuun, a […]
Muammer Erkul Çocuklaaaar… Her şeyimiz değil mi onlar? Hele küçük bir oğlan çocuğu görsem ona takılmadan duramam, bu sabah olduğu gibi… “Okula başladın mı sen? Anaokuluna mı gidiyorsuun, a […]
Muammer Erkul Bekledim!.. Ben büyüdükçe, özlemim küçülüp azalacak sanmıştım! Büyüdüm… Meğer büyüdükçe büyür ve azalmaz, içimde azarmış özlemin… Azaldım… Her şeyim azaldı, nem varsa tükendi, eridi, gitti ve […]
Siyah sehpanın üzerinde üç tane, bembeyaz çorba tası. Hepsi ters çevrilmiş ve sadece birinin dibi işaretli. Arkada duran Çinli kıza 10 Yuan sallıyor, bir el. Sonra parayı, işaretlitasın altına koyarak […]
Muammer Erkul Sokulmadan kollarımın arasına, nereden bileceksin ki sen; sıcağı?.. Ve dokunmadan dudaklarıma; Yumuşağı?.. Yüreğimde; gözyaşların, gözyaşlarımla kucaklaşmış yatıyor!.. Kalbimi dinle!.. Kalbimi dinle!.. Kalbimi dinle; “ne” diyerek atıyor?.. […]
Evlatlarınıza bakın. Ama, iyi bakın… Sonra bir de şu evlâd-ı millete bakın ve o hızla..
Önüne geldiğimde; avucuna al beni, tut beni, kendine kat beni…
Seni bensiz bırakma, göğsüne tak beni!
Muammer Erkul Ekmeğin beslediğini biliyoruz. “Ben yemiştim bir gün” demeden aynı tadı, aynı vitamini minerali, aynı gıdayı almaya devam ediyoruz. Kesin olan şu ki; daha önce duymuş bile olsak, bazı […]
Bir avuçsun, ve kıpır kıpır minicik yaprakların…
Bugünden başkta gün yok arkadaşlar! Harekete geçmek için ideal gün bugün!
Bir denizanası gibi; renksiz ve şeffaf ve sessiz… Sadece “var” olduğunu bilen, başka bir “var”ın içinde…
Biz, taa Sultan Hamid Han ne demişse,Dîvanyolu dergimizde onu diyoruz. Ne basıp dağıtmışsa Anadolu’ya, biz onu basıp dağıtıyoruz.
Muammer Erkul Gökyüzünden geçen kuş tayyare kadar bile olsa, senin için fark etmez… Sen, elinde kalanlara bak ve kalacak olanlara! Çünkü gider birileri, çünkü gitmektir birileri için gereken. Çünkü kalmak; Kalabileceğine […]
Hikâyede bir fil var.
Yürümek için yaptığı her hamlesi yarım kalıyor. Çünkü ayağından bağlanmış, hem de meydandaki fidana.
Eriyen bir kırmızı mumla mühürledin ağzımı;Hapsoldu dilim!…….Mahpus oldum, içinde..
Hayatta beni tetikleyen sözlerin başında “yapamazsın” geldi, çünkü babamın bana ilk öğrettiklerinden biri şuydu: “Yapamam yok!”
Muammer Erkul Hani, titrer içi bir çocuğun; Çayırdaki papatyayla sevişirken üstüne sürü salınmış bir turuncu tırtıl gibi!.. ….. Hani, titrer içi bir çocuğun; Bilmez, niye!.. Sen, çocuktan hüzn’emersin! .. ♥♥♥ […]
Herkeste bir dehşet hissi, iki senedir atılamadı:
Muammer Erkul Resimler çizilmiş, notlar yazılmış deftere bakıyordu Hüma Hatun. Sanki oğulcuğunun gizli hayalleri vardı kırmızı ciltli bu defterin sayfalarında. Bir yere gelince durdu. Burası defalarca çekilmiş imza[tuğra]larla doluydu. Onun, […]
Çağırırsın; halbuki ben beklerim kayıp bir ada gibi yeşil sahillerimle seni. “Bul, derim… Bul beni!..”
Bu bir gönül işidir; 51 aydır devam eden… Peki, hiç mi iş düşmüyor bir başkasına?
Faydası yoktur korkuların, ecele…
Bazı kafalarınsa işi kumda saklı durmaktır! ..
Muammer Erkul En büyük eksiğim ve en büyük noksanlarımızdan biri; hedef koymak! “Ben büyük bir atıcıyım; bunun ispatı, vurduğum noktalardır!” Doğru mu bu cümle, yanlış mı? Elbette yanlış… Senin elinden […]
Kızılelma; aşkın adıdır!
Kızılelma; sevdalanmanın, tutkuya tutulmanın adıdır!
Peş peşe gidenlerin, “gidip de varanların” izinden yürüyoruz.
İşte o yüzden yolumuz ve Dîvanyolu’muz çok kıymetlidir.
Bana bir masal anlat, baba…
İçinde çocuklar koşuşsun, kuşlar kelebekler uçuşsun.
Canımda acılar; bozkıra dökülmüş yağmur gibiyim!
Ya Rabbi…
Senden başka kimsemiz yok ki; günah işler gene sana döneriz!
Affına, merhametine sığınırız ve ancak senden isteriz…
Velhasıl, herkes almış gemisini kendi memleketine gitmiş…
Bu ülkeye de ciyak ciyak bir Muammer bebek kalmış!
Hoş geldin!..
Peki hangi yanıma geldin? Çünkü bir yanım sensizlik, bir yanım sonsuzluk!..
Deontay Wilder, 1985 Alabama doğumlu tatlı kaçık bir basketbolcu, iken…
2005 yılında, baba oluyor. Fakat o bunun sevincini bile yaşayamıyor
Muammer Erkul Bir ağacının iki dalını kestiler. Feryat figân devrildi ikisi de; yere çarpıp şöyle bir yaylandı… Sonra kurşunlanmış iki adam gibi yan yana ve sessiizce uzanıp, kalakaldılar. *** Saçını […]
Leyla’nın bin yolcusu;
..ama yolların bir Mecnun’u vardı!
Sen kimsin? Hangisisin?..
Muammer Erkul Diyorum ki; her gün değil, her hafta veya ay da değil… Yılda, ama her yıl mutlaka, bir “renk” öğrenmeli çocuklar. Böylece on sene okula […]
Muammer Erkul İnsanım. İnsansın. İnsanız… Ve insanın sormaya ihtiyacı var. Danışmaya ihtiyacı var, öyle değil mi? El ele tutuşmaya ihtiyacı var insanın, kardeşim… Yan yana yürümeye ihtiyacı var, sırt sırta […]
Muammer Erkul Söylemesi, yazması kolay geliyor… Fakat biz, çeşitli zorluklar altında, kırk dört sayıdır hep şunu dedik: Ehlisünnet yolunda olmak lazımdır! Ehlisünnet yolunda olmak; devletinin yanında yer almaktır. Baş kaldırmamaktır. […]
İlk defa bu uzak köyüne bir dostu, bir gazeteci kardeşi gelmiş Yavuz Bahadıroğlu’nun.
Konuşmamız bazen sanki rüyada konuşur gibi, çocukluk günlerini sayıklar gibi, kimi zaman bulutlar üzerinde uçar gibi…
Başı sonu belli olmayan ama “böyle olduğu için” güzel ve ilk olan…
Muammer Erkul “Tarihi sevdiren adam” diyorlar ya onun için; Aslında bizim nesle okumayı da sevdirenlerdendi o… ….. İlkokula giderken adını duymuştum. “Kendi çocukları için yazıyor, bunları kitap yapıyorlar, bütün çocuklar […]
Muammer Erkul Öyle bir sevda ile tutuşuktu ki her ferdi; Alev alev yanan meşaleler gibi yürüyordu Orta Çağın küflü Avrupa’sında Osmanlı ordusu. Yakarak yıkarak değil karanlıkları aydınlatarak ve üşüyenleri ısıtarak […]
Muammer Erkul Bizler; “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resulullah” aşkıyla, cephelerde mertçe vuruşurken… Savaşı gizlice ardımıza savuran nâmertler, son yarım asırda nihaî bir hamle planladılar. Şah damarımızı kesmek hesabı yaptılar. Kurtulmak […]
Muammer Erkul Bayrağımız, vatanımız, mezarımız; Saçımızın örgüsüdür ki, kesilmeden başımız, Birbirinden ayrılmaz! * Ve zaten, şu haritamıza bakın; Bayrağa benzer, sancağa benzer şekli ve mezara benzer… * Misaldir bize, […]
Yarınlar kimin, biliyor musunuz?.. Yarınlar; Sanatçın yoksa, sanatın yok; sanatın yoksa, yarınların yok! cümlesini anlayabilenlerin. "Sanatçın yoksa, sanatın yok; sanatın yoksa, yarınların yok!" cümlesini anlayıp anlamadığımızı, lütfen tekrar düşünelim… *** […]
Muammer Erkul Sen, konuşuyordun… Ben, düşünüyordum seni niye sevdiğimi… Sonunda; seni sevmelerime bir neden daha buldum diye sevindim… Sen mıknatısımdın benim. Kaybolmuşları buluyorduk, sen bana sarıldığın zaman; derin kuyulardaki anahtarlar […]
41. Sayımız çıktı.
Muammer Erkul Sarmaşık güller dolanmıştır başına hani… İncecik dikenleri vardır, çizer ya ellerini cam kırıkları gibi; canın kırılır! .. Canın kırılır; Senle ben arasındaki camın kırıldığı gibi! Can ve cân […]
40. Sayı huzurlarınızda…
Muammer Erkul Bir sır almak ister misin benden, veya sana bir gizlimi vermemi arzu eder misin?.. Peki, al öyleyse açarak avuçlarını… İşte!.. Evet, varsın!.. Çünkü, gördüm ki; avuçların vardı ve […]
On işle uğraşıyorsun, yüz kadarını planlamaya çalışıyorsun ve hiç sırası bile gelmemiş binlerce işin var.
Muammer Erkul Özlem olsun adı aşkın, hasret olsun. Cân olsun, cânân olsun. Gül olsun veya, gülüm olsun… Adın olsun! Seni güldürürsem aşk gülsün, seni sevindirirsem aşk sevinsin ve aşk ağlasın […]
Havanın soğuğu, demire kokuyordu. Sanki içerilerinde birer soba yanıyorcasına, her biri “pohh” dedikçe ortalığı buhar kaplıyor… Sonra bu nefesler bıyıklarına, sakallarına, kaş ve kirpiklerine yapışıp donuyordu. Soğuktan yüzleri kızarmıştı, öfkeden […]
Husule gelmiş; Ama orda… Bir bulutun “hayalden beden”ine tutunmuş… Ve bırakmak için ellerini en küçük ısı farkını bekleyen, düşmemiş bir yağmur damlası gibi bakıyordun ya bana; Pırıl pırıl titreyerek! .. […]
Bir arabada giderken, bazen sarsılırız. Hemen canımız sıkılır ve kimi zaman yola kızar, belediyeye söylenir, asfaltı bozan yük kamyonlarına kızar dururuz… Fakat yol düzgün de bozuk da olsa… Araba sular […]
Üşüdüğüm zaman… Üşüdüğüm zaman, katı bir mum gibiyken yani; tam ortamdan geçen ipin ucunda kim yanıyor titreyerek? Kim eriyor içimde, kimm taşıyor benden ve kiimm sıcak gözyaşı damlaları halinde süzülüyor […]
Otuz altı ay önce neredeydiniz, ne yapıyordunuz? Bundan daha önemli soru ise şu: Otuz altı ay sonra nerede ve ne yapıyor olacaksınız? ♥ ♥ ♥ Bir kontrol noktasına gelseniz veya […]
Aşk, öyle bir şey ki; kurumuş dalı fidan, gömülmüş tohumu filiz ve ham kulu “âşık” kılar! Maya karışmış hamur gibi içi kabarırken insanın, ahh bir “Somuncu Baba”nın da eli değmişse […]
Bu ne arkadaşım? Evet dört bacaklı bir şey de, ata benzemiyor. Yo hayır, cansız bu; ama sehpa da değil… Ses çıkarıyor fakat korna değil, bilemedin, zurna da değil. ♥ ♥ […]
Türk sanatları hayranı, ömrünü geleneksel sanatlarımıza adamış bir “Kültür bakanlığı sanatçısı”… Gurbetçi bir baba ve Alman bir anneden dünyaya gelmesine rağmen Türk kültürüne âşık olarak; bizim sanatlarımızı dünyaya tanıtmak ve […]
Aşk… Akla sığmaz; Kalbe sığar! Herkesin yürüdüğü kalabalık yollar değil; İnce ve gösterişsiz patikalar kavuşturur çoğu zaman cânı, cânâna…
B ahçeye geldi, kuruyan ağaçları inceledik geçenlerde. İlk fırsatta keseriz dedik de, bilirim; ne benim işim biter, ne de onun! Çocukluğumuzdan tanışırız Kenan’la, benden birkaç yaş küçük. Cüsse ise dağ […]
Neden jetler uçar insanların üzerinden ve çocuklar çığlık çığlığa kaçışır? Birileri koşar karanlığın içinde… Birileri vurulur, kanlar sızar kaldırımlara… Sonra birileri konuşur televizyonlarda… Ve buna “darbe” derler. ♥ ♥ ♥ […]
Yoksun… Avuçlarım, yine “sen” kokuyor! Çünkü sen, “olmadıkça” dökülüyorsun avuçlarıma;içimden taşarak!.. Gözlerim, bir göze gibi seni dolduruyor avuçlarıma!.. * Benim için sen; sensizlik demek!.. Bütüün yolların sana çıktığı haritanın başında, […]
Lâ tahzen, demiş büyükler… Yani, üzülme! Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer ve seni, haset edenin diline düşürür. ♥♥♥ Üzülme! Hüzün, kaybolanı geri getirmez ki ve öleni diriltmez, kaderi değiştirmez… […]
Röportaj: Hanefi Söztutan Hain darbe girişimi gecesinin hemen ardından kaleme alınan ve “milli birliğin sesi” haline gelen 15 Temmuz Demokrasi Marşı’nın söz yazarı Hanefi Söztutan ve bestecisi Necmi Çiçekçi, yüreklere […]
Röportaj: Necmi Çiçekçi 18 Temmuz 2016 tarihinde kaleme alındıktan sonra 29 Temmuz’da bestelenip marş haline getirilen, bir de güzel kliple taçlandırılan… Yenikapı’da yapılan tarihin gördüğü o en büyük mitingde, dünyanın […]
(Özlemek acıkmaya benziyor, değil mi?) ….. Çöle düşmüş gibiyim. Çok açım… Hem de bu nasıl özlemek böyle; bir ömür önceden veya bir ömrün sonrasında! Eskiden hayalin yetiyordu ama artık bu […]
Hiç ormanda kaldınız mı? Başı bulutlara değen sayısız devlerin bacakları gibidir ağaçlar, uzuuun ve her biri de az sonra sizi ezecek gibi! İçinizde bir titreme… Yönünüz meçhul… Her ağacın arkasında, […]
Ben, sana; “kırılmamak için” beklerim! .. Ben, sana; “gücenmemek için” beklerim! .. Ben, senden her gelene; “can-baş üstüne” derim! .. ….. Anlatabiliyor muyum? .. § Sen, içimde isen; “Ben”sin artık! […]
Bir ceylan vurulur otlarken, bir başına… Bir ceylan vurulur, Acır içi! ..Acı, içinde büyürken kendinden fazla, bilemez yapacağını! .. Bir ceylan, vurulur; gözünden! .. Kurşun, gönlüne girer! .. Haykırır… ve […]
İyi örneklere bakmak lazım; örneklere iyi bakmak lazım… Peki, nedir bizim örneklerimiz? Buyurun: Osman Gazi, ayda bir yemek pişirtip fakirlere yedirir, muhtaçları giydirir, kimsesizlere sadaka verirdi… Orhan Gazi ise imaretler […]
Resimli Târih Mecmuası’nı hatırlayanlar belki vardır. Edebiyata sevdalandığım ortaokul yıllarımda eski kitapların ucuz satıldığı Sahaflar Çarşısı’nda ya da özellikle hafta sonları Beyazıt Meydanı ve Babıali yokuşunda yere açılan sergilerde sıkça […]
Kendi üzerinde dönen değirmen taşları misali dönüyorum odalarda; Seccadeler nerde? .. Kıble hangi yöne doğruydu bu evde? .. Başıma koymak için takke, çekmek için tesbih var mı? .. Bugün bitti. […]
Hicaz kervanındaki kişi, bilmem kaç menzil sonra yine Hicaz’a giden insanlarla beraber olacak. ♥ ♥ ♥ Yönünden endişe ettiğin zaman, en yakınında yürüyenlerden birinin kulağına fısılda: “Nereye gidiyorsun?” “Hicaz’a gidiyorum” […]
Hadi bana cevap ver: Ölerek seni terk etmem ile; Küserek beni terk etmen arasında ne fark var?.. ♥ ♥ ♥ Şu fark var, bu iki terk olunuş arasında: Biri, her […]
Bulutlara dolaşmış bir uçağın, rüyalarında “hava limanlarını” görmesinden ne farkı var ki; burnunun, sabahları “kızkulesi” diye sızlamasının? .. Kızkulesi, , , mıknatısındır; Seni bana bağlı kılan! ..
Ben, bana saygı duyasınız diye yapmıyorum bu işi. Fakat, senin çocuğunun; “senin, bana saygı duymana” ihtiyacı var. Ve senin “kendine yakın bulduğun” yazarlara, çizerlere, sanatçılara, fikir adamlarına, akademisyenlere… Çünkü, ne […]
Yanından geçerken pespembe güller atsam kucağına… Sonra da, bana doğru uzattığın, beyaz bir gülü koklasam avuçlarından; Ama asıl, teninin kokusunu hissetmek ister gibi!.. ….. Ve bir kırmızı lâle koysam masana… […]
Her deneyen her atışta vursaydı bir turnayı; Göç mevsimi gözü sağlam kuş kalmazdı uçacak! ….. Hepimiz, nasıl da bayılırız değil mi; turnaları gözünden vurmaya? Hatta, aaah şöyle tek sıra halinde, […]
İstanbul gibi bir şehrin belediyesi, adına gün düzenleyecek, kitaplar dvd’ler basıp dağıtacak, hakkında konuşacak kimseleri getirecek… Ve sen; “beni alkışlarlar orada” diye gelmeyeceksin!.. Geçtiğimiz Cumartesi (27 Şubat) böyle bir gündü. […]
Veya; Zehirli Su… Yahut; Senli Ben… Ya da; Benli Sen… Her ne ise, ismi önemli değil zaten! (BİR KÂSE SUYA DÜŞEN BİR DAMLA ZEHİR GİBİ; GAYRI SENİ İÇİMDEN SÖKÜP ATMAK […]
Büyüklerimizin sözleri, şüphesiz ki sözlerin büyüğüdür. Kavuşmak isteyen de, elbette büyüklerin izinden gider. ♥ ♥ ♥ Vermeyen, sunmayan, ikram etmeyen büyük olur mu hiç? Hep almaktan hoşlanana, gördüğünü koparana, el […]
Çanakkale, bütün dünyada bilinir. Çanakkale’nin adı her yerde; “bütün dünyaya karşı bir direnme, canını dişine takıp son nefesine kadar mücadele etme” olarak bilinir. Nedir peki, bunca canı, bir anda havalanan […]
(Yani, anla ki; sen beni sevmiyordun! ..) Sen, kendin için, hoşuna giden bir oyuncağı seviyordun ve onu ele geçirmeye çalışıyordun, başkalarından evvel… Sen, kendini seviyordun, beni değil! .. Şimdi, başka […]
Yeryüzünün Sultânı Süleyman Han, asi ve zalimlere haddini bildirmek için Avrupa içlerine yürümüştü. Hava çok sıcak, asker yorgundu. Arazi de daralmış, koca ordu bağların içinden geçmek zorunda kalmıştı. Bu havada […]
Size bir şey sormak istiyorum, demişti… Hayalleriniz mi çok, yoksa hayal kırıklıklarınız mı? Ben de sana bir şey sorayım, dedim… Denizdekiler mi çok, yoksa kaçırdığın balıklar mı?
Tarih 31 Aralık 1988. Yirmi dört sene sonra benim bu hatırayı yazmak için, klavyenin başına oturduğum gibi… Bir abdestli ve seyyid adam daktilosunun başına oturuyor… Senenin yine aynı zamanı… Aralık […]
Sen ‘gönlümün’ yüküsün, omzumun değil! .. Sen canıma yarasın tenime değil! .. ….. Yürekte taşınan sırta ağır gelir mi? .. Sen; çeşmibülbül duruşlum, ışık yüzlüm… Sen; nefesimin rüzgarı… Sen; akarsuyum, […]
E linde kocaman, yassı bir kemikle geldi. Kendine şaşkın şaşkın bakanların karşısında durdu, yere oturdu. Okudu… Dinleyenlerin gözleri yaşarıp parladı. Sonra mutluluktan sarıldılar birbirlerine. Kemikte yazanlara âşık oldular.
Güneş, dünyanın arkasında iken… Sanki karanlık suratlarda bile gezinen kan damarları gibi; yeryüzünün karanlığında dolaşarak şehir şehir, sokak sokak, kapı kapı ışık ve ısı dağıtan tellerin de irtibatı kesiliverir bazen, […]
Günlerden Pazar. 1989’un ilk sabahı… Erkenden dergiye geldim, kimseler yok. Demek ki bazı yarım kalmış işleri halledeceğim… Son kata çıkınca hemen sol tarafta Türkiye Çocuk Dergisi var, sağa uzanan koridorun […]
Bir gün, bütüüün yazdıklarım senin olacak. Fakat o zaman… ..ben olmayacağım! ….. Olmadığım zaman, elinde kalan her sayfa kâğıdım… Gerçek değerini anlayacak; ..senin yanında! Kâğıttan gemi yapmayı unutmadın değil mi?.. […]
Bazı örnekler, su gibi basittir ama şerbet edilmiş gibi akıverir içimize… Böyle misaller yine su gibi ihtiyacımızdır ve şerbet gibi lezzeti hatırda kalıcı, besleyicidir. İstanbul’umuzun ve Babıali’nin eskilerinden, büyüğümüz bir […]
(Her insanın “yakıtı” başkadır!) Bütün insanlar, dedi yaşadığı romanda, binalara benziyor… Küçük veya büyük her evin, her apartmanın kurulu sistemleri var. Bu sistemle ısınıp hayat barındırıyorlar içlerinde…
Ben orda olmayacağım. Ama sen yürü ve hep ışığı takip et… Yürü hep. Güneş kızarıncaya kadar ve toprak bitinceye kadar, güneşe doğru yürü… Yorulacaksın. Yorul!.. Ama sonunda bir sahil bulacaksın. […]
Memeleri şişkin köpek gördünüz mü hiç? Belli ki yavruları vardır, bilirsiniz ki o bir annedir. Kafası başka şeyle meşgul değildir artık. Yavrularını düşünür; onlar için yaşar, bulabildiklerini onlar için yer ve gidip sütünü […]
Çocuklardan bahsediyordum ya hani, çocuklardan… Büyük veya küçük, süslü ya da cilasız bir desti var elinde… Ve yolların üstünde sıraaa sıra çeşmeler… Her desti, çeşmelerden dolacak. İyi de, bu çeşmelerin […]
Mehter; alâmet-i fârikalarımızdan yani bize has, bizi diğerlerinden ayıran özelliklerimizden biridir. Mehter denince; her yerde, herkesin hatırına hep aynı manzara gelir. Genç Osman marşı
Sabah, henüz, kapağı açılmamış bir gazoz kadar sakin dururken; çayın canı ‘beni’ çeker! .. Çayın demi; demliğin ağzından bardağın içine, bardağın ağzından içime dökülür… Ben, fısıldarım; içine! .. Duyuyor musun? […]